Dünya’da Mars’a benzeyen tek yer Türkiye’de: Jezero Krateri’nin yeryüzündeki yansıması

Salda Gölü, Türkiye’nin en derin göllerinden biri; maksimum derinliği 196 metreyi buluyor. Gölün çevresindeki beyaz kumsallar, hidromagnezit adı verilen ve magnezyum açısından zengin karbonat mineralleriyle kaplı. Bu mineraller yalnızca Salda gibi belirli göl ve mağara ortamlarında bulunuyor ve antik mikrobiyal yaşama dair izler taşıyabiliyor.

Western Washington Üniversitesi’nden gezegen jeolojisi araştırmacısı Brad Garczynski, NASA’nın Earth Observatory’ye yaptığı açıklamada, karbonat minerallerinin önemine dikkat çekti: “Karbonatlar, bulundukları ortamda yaşamış olan mikroorganizmalar, organik bileşikler ya da mikrobiyal yaşamın izlerini barındıran dokuları çok iyi şekilde hapsedebilir.”

Salda kıyısındaki bu hidromagnezitler, mikrobiyalit adı verilen, mercan kayalıklarına benzeyen ancak mikroplardan oluşan taş benzeri oluşumlardan türemiş. Bugün gölde hâlâ sağlam mikrobiyalitler bulunuyor, ancak zamanla erozyona uğrayıp kumsalı oluşturan kuma dönüşmeleri bekleniyor.

2019 yılında NASA’nın Mars Reconnaissance Orbiter aracı, Jezero Krateri’nin batı kıyısında benzer mineraller tespit etti. Bu bulgular, kraterin milyarlarca yıl önce göl barındırdığına dair önemli kanıtlar sundu. Perseverance aracı da bu gözlemleri doğrulayarak Jezero’nun antik bir göl olduğunu ortaya koydu.

Salda Gölü ile Jezero Krateri arasındaki bir diğer benzerlik ise her iki bölgede de bulunan delta yapıları. Deltalar, nehirlerin göllere aktığı noktalarda biriken tortul katmanlar. Bu yapılar, geçmişte gölleri nasıl suyun doldurduğuna dair ipuçları barındırıyor. Bilim insanları, Salda’daki delta yapılarından elde ettikleri verilerle Mars’taki araştırmalarını daha noktasal hale getirdi.

Purdue Üniversitesi’nden gezegen bilimci Horgan, “Salda’yı ziyaret ettiğinizde, antik Jezero Gölü’nün kıyısında durmuş gibi hissediyorsunuz” diyerek iki ortamın görsel ve bilimsel benzerliğine dikkat çekti.

Salda sadece bilim insanlarının değil, doğa severlerin de ilgisini çekiyor. Uzmanlara göre göl çevresinde 300’den fazla bitki türü ve 30’a yakın su kuşu türü yaşıyor.

Related Posts

Atmosferin gizli hazinesinden elektirik mi fışkırıyor?

Brezilya’daki Campinas Üniversitesi’nde görev yapan bir grup kimyager, atmosferdeki nemden elektrik enerjisi elde etmeyi başardığını duyurdu. “Hygroelektrik” adını verdikleri bu yenilikçi yöntem, havadaki su buharının elektrik yükleri oluşturduğunu …

Aliağalı yüzücüler Rize’den 16 madalya ile döndü

Spor altyapısına verdiği desteklerin meyvesini toplayan Aliağa Belediyesi, her branşta olduğu gibi yüzmede de adından sıkça söz ettiriyor. Aliağa Belediyesi AGM Spor Kulübü sporcusu 16 yüzücü, Rize’de düzenlenen yarışlarda 16 madalya kazandı.

Türk Telekom’dan mobilde tarihi rekor: Son on yılın en güçlü birinci çeyrek performansı

Türkiye’nin dijital dönüşümünün öncüsü Türk Telekom, geleceğin teknolojilerine yönelik faaliyetlerine ve yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor. 2025 yılı birinci çeyrek finansal ve operasyonel sonuçlarını açıklayan Türk Telekom, öncü iş kollarındaki büyüme ile yıla güçlü bir başlangıç yaptı.

WhatsApp’a yapay zekalı özet geliyor

Facebook ve WhatsApp’ın sahibi Meta, Private Processing adlı yeni teknolojisiyle yapay zekâ destekli özellikleri tam gizlilikle sunmayı hedefliyor. Bu sistem sayesinde kullanıcı mesajlarına ne Meta ne de WhatsApp erişebilecek; tüm işlemler güvenli ve şifreli bir ortamda gerçekleşecek.Bu doğrultuda, WhatsApp’ın Android için yayınladığı 2.25.15.12 beta sürümünde dikkat çeken yeni bir özellik ortaya çıktı: mesajların özel olarak özetlenmesi.

140 milyon yılda sadece 1 saniye sapan ‘atom saati’ geliştirildi

Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü (NIST), şimdiye kadar geliştirilen en hassas atom saatlerinden birini tanıttı. Yeni saat, zamanı ölçmede referans alınacak düzeyde doğruluk sağlıyor.

Araştırma sonuçları yayımlandı: Bebeklerin ilk adımında genetik ve çevre etkisi

Yeni bir araştırma, bebeklerin ilk adımlarını ne zaman attığının sadece çevresel koşullara değil, aynı zamanda genetik mirasa da bağlı olduğunu ortaya koydu. Çalışmaya göre bebeklerin 9 ila 15 ay arasında yürümeye başlamasında hem genetik hem çevresel etkenler birlikte rol oynuyor.